T24 Haber Merkezi
Bağımsız Kadın+ Edebiyatçılar grubu, yayıncılık alanındaki kurumların, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, şiddet ve cinsel tacize karşı, somut, resmi ve toplumsal sorumluluk almaları ve uygulama mekanizmaları kurmaları için çağrıda bulundu. Kadın+ Edebiyatçılar, Türk Yayıncılar Birliği, Türkiye PEN ve TYS gibi yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren örgüt, dernek ve sendikalardan taleplerini sıraladı, sorunlara karşı etkili çözüm için atılacak adımları sundu.
Bir araya gelerek açıklama yapan Bağımsız Kadın+ Edebiyatçılar grubu, yayıncılık alanında yapısal dönüşüm için, şiddete karşı tepkilerin ve ifşa iddiasında bulunanlara karşı desteğin “sözde kalmaması ve somut eylemlere dönüşmesi gerektiğini” vurgulayarak taleplerini sıraladı.
Daha önce söz konusu taleplerini imzaya da sunan Kadın+ Edebiyatçılar, “Bu süreçte taleplerimizi dikkate alan ve harekete geçen sektör bileşenleriyle ortak çalışmalara, sorumluluk almaya, katkıda bulunmaya açık olduğumuzun bilinmesini isteriz. Bu adımların somut bir biçimde atıldığını görene kadar kadınlar kendilerini yayın alanında güvenli hissedene, kadınlara yönelik ayrımcılık ortadan kalkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
“Artık harekete geçme zamanı!”
Açıklamanın ve yayıncılık alanına sunulan taleplerin tamamı şöyle:
“Bizler, 2025 Ağustos ayında yeniden alevlenen cinsel taciz ifşalarına destek vermek için bir araya gelen; edebiyata emek veren herkese açık, kendini kadın+ şemsiyesi altında tanımlayarak çeşitlenen, bağımsız Kadın+ Edebiyatçılar grubuyuz. Farklı illerden, farklı alanlardan, birbirinden farklı kadın+lar olarak Türkiye’de ifşalar yoluyla dile getirilen psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddete “Artık yeter” isyanıyla yola çıktık. Eylül 2025’te, yayıncılık alanında yapısal dönüşüm için; şiddete karşı tepkilerin ve ifşa edenlere desteğin sözde kalmaması ve somut eylemlere dönüşmesi gerektiğini vurgulayarak kısa taleplerimizi imzaya açtık ve yayıncılık sektörünün tüm bileşenlerinin uygulamalarını takip edeceğimizi ilan ettik. Bu ilan, sosyal medya platformları üzerinden çok sayıda kişi ve kurum tarafından paylaşıldı. Pek çok yayınevinin duyurumuzu paylaştığını memnuniyetle gördük. Artık harekete geçme zamanı!
Kadın+ Edebiyatçılar olarak bununla yetinmeyip nasıl mücadele etmeliyiz sorusu merkezinde, düzenli toplantı yaparak tartıştık. Yayıncılık alanındaki kurumların toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, şiddet ve cinsel tacize karşı, somut, resmi ve toplumsal sorumluluk almaları ve uygulama mekanizmaları kurmaları için çalışmaya devam etme kararı aldık.”

“İfşa edenlerin yalnız bırakıldığını, faillerin hiçbir şey olmamış gibi etkinlik düzenlediğini gördük”
“Bu süreçte yayınevlerinin sosyal medya platformları üzerinden destek verirken, fiiliyatta farklı davrandığı örnekler gördük. Hukuki dayanak/dava olmaksızın ifşa eden kişilerin yalnız bırakıldığını, faillerin hiçbir şey olmamış gibi etkinlik düzenlediğini ya da etkinliklere davet edildiğini izledik. Şikâyet edene yönelik, şikâyeti geçersiz kılmak için “Her şey de cinsel taciz dersek olmaz ki, flört de mi edemeyeceğiz” itirazları duyduk. Taciz suçunun normalleştirildiğine ve faillerin aklandığına şahit olduk.
Oysa bugün tüm dünyada kadın+lar tacize karşı isyanda! 2006’da siyahi kadın hareketinde ilk kez ses getiren, 2017’den beri dijital aktivizmle küresel yayılan #Metoo ortak sloganı ve etiketiyle kadın+lar cinsel taciz faillerini ifşa etti ve birbirleriyle dayanıştı.
“Kurumların cinsel taciz şikâyetlerini etkin araştıracak birimler oluşturmadıklarını gördük”
Bugüne kadar Türkiye’deki bazı sivil toplum kuruluşları, üniversiteler sendikalar, yerel yönetimler ve özel sektördeki şirketler toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddeti Önleme, Cinsiyet Ayrımcılığı, Cinsel Şiddet ve Tacize Karşı Politika Belgesi ve benzeri adlarla çeşitli tutum belgeleri imzaladı ve yayımladı. Yayıncılık sektörü kurumları ve yayınevlerininse henüz böyle bir girişimi yok. Bu kurumların cinsel tacize ve ayrımcılığa karşı olduklarını söylemekle birlikte önleyici, farkındalık yaratıcı taciz ve cinsel saldırı şikâyetlerini etkin gerekli ilkelere uygun biçimde araştıracak ve sonuçları kurumsal ağızdan kamuoyuyla açık olarak paylaşacak birimler oluşturmadıklarını gördük.
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin “Profesyonel Davranış İlkeleri”nde yer alan 9. maddesindeki “Daha çok kadının, LGBTİ bireyin, iş yaşamında aktif çalışmasını ve fırsat eşitliğini hedefler; her türlü şiddete, ayrımcılığa, istismara ve tacize karşı çıkarız” ifadesinin önemli olduğunu fakat yetersiz kaldığını gördük. 14. maddedeki “Bireylerin; herhangi bir tutum ve davranışın kendisini rahatsız ettiğini söyleme hakkına; rahatsız olduğu davranışın derhal son bulmasını isteme hakkına saygı duyar; öncelikle kötü davranışlara maruz kalanları dinler, dikkate alırız” ifadesinin kurumun farkındalık yaratma, önlem alma ve gerekli mekanizmaları kurma gibi sorumlukları almasını sağlamadığını hep beraber izledik.
“Sunduğumuz adımların hızla atılması yayın sektöründeki kadın+ların korunmasında elzem”
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2019’da çalışma yaşamında “Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi”ni (ILO 190) onaylamış ve bu alandaki ilk ve tek uluslararası nitelikte olan bu sözleşme 2021’de yürürlüğe girmiştir. ILO 190, şiddet ve tacizin fırsat eşitliğini engellediğini ve çalışma yaşamında şiddet ve tacize son vermek için toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımın esas olduğunu belirterek, şiddet ve tacizin engellenmesi için koruyucu önlemler alınması konusunda işverenlere yol göstermekte ve tavsiye kararları sunmaktadır. Cinsel tacizin çalışma alanlarımızda bir ‘iş güvenliği’ sorunu olarak ciddiyetle ele alınması ve önlenmesi için harekete geçilmesine acil ihtiyaç duyuyoruz! Mücadelenin elzem olduğunu belirtiyor ve tüm kişi ve kurumlarca dikkate alınması konusunda ısrar ediyoruz!
Bu konuda aşağıdaki adımların hızla atılması yayın sektöründeki kadın+ların cinsel şiddet taciz ve ayrımcılığa karşı korunmasında elzem. Bu yıl kutlanacak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün böylesi bir çabanın da sonuç verdiği tarih olarak bizim için bir eşik teşkil etmesini umuyoruz.
Kadın+ Edebiyatçılar olarak bu süreçte taleplerimizi dikkate alan ve harekete geçen sektör bileşenleriyle ortak çalışmalara, sorumluluk almaya, katkıda bulunmaya açık olduğumuzun bilinmesini isteriz. Bu adımların somut bir biçimde atıldığını görene kadar kadınlar kendilerini yayın alanında güvenli hissedene, kadınlara yönelik ayrımcılık ortadan kalkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”


