Apartmanların WhatsApp grupları, duyurudan çok tartışmaların adresi haline geldi. Temizlik programı, aidat, otopark ve gürültü gibi gündelik sorunlar, dijital ortamda büyüyerek karakola ve mahkeme koridorlarına taşınan uyuşmazlıklara dönüşebiliyor.
Dijital komşuluk, başta kaybolan anahtarın, arızalı asansörün, bakım duyurularının paylaşıldığı pratik bir kanal olarak görülürken, son yıllarda gerilim ve çatışmaların toplandığı bir alana evrildi. Bazı gruplarda mesajlar telefonda kalmıyor; tartışmalar kapı önüne, karakola ve yargıya taşınıyor.
“Stres ve sosyal kaygı semptomlarını tetikleyebilir”
Sabah’ta yer alan habere göre, Psikolog Tuğçe Betül Şenel, dijital komşuluk gruplarının bir yandan aidiyet ve destek duygusunu artırabildiğini, öte yandan “yoğun mesaj trafiği, tartışmalar ve yanlış anlaşılmalar nedeniyle stres ve kaygıyı artırıcı etkiler” gösterebildiğini belirtti.
Sürekli bildirim almanın “beyinde hafif bir tetikte olma hali” yarattığını vurgulayan Şenel, özellikle hassas ve içe dönük kişilerde sert iletişimin, “Acaba yanlış bir şey söyler miyim?” kaygısını ve sosyal geri çekilmeyi tetikleyebileceğini, bazı vakalarda sosyal kaygı semptomlarına yol açabildiğini dile getirirken, çocuk ve gençlerin yetişkin tartışmalarına maruz kaldıklarında güvensizlik ve kaygı yaşayabildiğini, olumlu yardımlaşma mesajlarının ise topluluk bilincini ve empatiyi desteklediğini söyledi.
“WhatsApp mesajı delil sayılabilir”
Avukat Beyza Sındıraç ise apartman gruplarında en sık hakaret, küfür, kişisel verilerin izinsiz paylaşılması, tehdit ve şantaj nedeniyle uyuşmazlık çıktığını söyledi.
“‘Salak, aptal, terbiyesiz, hırsız, arsız, yalancı’ gibi kelimeler açık hakarettir. Bir kişiyi küçük düşürmek amacıyla ima yoluyla hakaret de suçtur” diyen Sındıraç, bu tür mesajların TCK 125 Hakaret Suçu kapsamında dava konusu olabileceğini hatırlattı ve birinin kimlik numarasını, sağlık bilgisini, ödeme geçmişini veya özel fotoğrafını paylaşmanın KVKK ve TCK 136 açısından suç olduğunu, “Seni rezil edeceğim”, “Başına bela alırsın” gibi ifadelerin de tehdit kapsamına girdiğini belirtti.
Sındıraç, komşular arasında kurulan WhatsApp gruplarındaki mesajların delil sayıldığını vurgulayarak, “Mahkemeler bu tür yazışmaları kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirir. Hem ceza hem tazminat boyutu olabilir” dedi. Yargıtay’ın “Herkes senin ne yaptığını biliyor”, “Bu yönetimin hesabı temiz değil” gibi ima içeren cümleleri dahi hakaret ve iftira kapsamında değerlendirdiğini hatırlattı ve “WhatsApp grubu ‘özel alan’ değildir, mesajlar özel hayatın gizliliği kapsamında sayılmaz” uyarısında bulundu.
“Komşuluk dijital gözetim sistemine dönüşebiliyor”
Sosyolog-yazar Ayşe Atila ise WhatsApp gruplarının komşuluğu hem güçlendirebildiğini hem de zayıflatabildiğini ifade etti:
“Bu gruplar, komşuluk değil ‘şikayet, denetim ve dışlayıcı dil’ üreten alanlara da dönüştü. Bir apartman sakinini hedef alan suçlama mesajları, grupta başlayan kutuplaşmalar veya kimlik temelli dışlanmalar aidiyeti zayıflatıyor, hatta komşuluğu bir ‘dijital gözetim sistemi’ne dönüştürüyor.”
Dijital iletişimin dayanışmayı hızlandırdığını ancak her zaman derinleştirmediğini söyleyen Atila, güven ve samimiyetin yüz yüze temas, göz teması ve ortak zamanla kurulduğunu vurguladı.
Türkiye’de komşuluğun kültürel ve duygusal bir kurum olduğuna dikkat çeken Atila, Avrupa’daki dijital komşuluk örneklerinin çoğunlukla güvenlik ve koordinasyon odaklı olduğunu, Türkiye’de ise dijital komşuluğun “duyuru paylaşmanın ötesinde; koruma, kollama ve gözetme” gibi duygusal ve kültürel yükler taşıdığını belirtti.
