Henri Murger‘in Scènes de la vie de bohème romanından Giacomo Puccini tarafından bestelenen La Bohème, 1890’ların en sasyonel operalarından biri olarak anılıyor.
1830’ların Paris’inde yoksulluk içinde yaşayan genç sanatçıların aşk, dostluk ve hayallerle örülü hikâyesini anlatan La Bohème operasında, şair Rodolfo ile Mimì arasında büyük bir aşk başlar; ancak Mimì’nin gizlediği hastalık ve çiftin maddi sıkıntıları aşklarının üzerine gölge düşürür.
Rodolfo onu sevdiği için terk ettiğini söylese de aslında Mimì’nin fakirlik içinde daha hızlı öleceğinden korkar. Arkadaş çevresinde ise ressam Marcello ile özgür ruhlu Musetta’nın tutkulu ve inişli çıkışlı ilişkisi yer alır. Finalde Mimì ağır hasta hâlde Rodolfo’nun yanına döner; arkadaşlarının tüm çabalarına rağmen genç kadın Rodolfo’nun kollarında ölür ve opera, bohem hayatın romantik cazibesi ile trajik gerçekliği arasındaki sarsıcı karşıtlıkla sona erer.
Bugün opera repertuvarının demirbaşları arasında yer alan La Bohème, aslında yaratılış sürecinde yaşanan kavgalar, “intihal” iddiaları ve çıkarılan bölümleriyle tam bir kaosun ürünü.

Dilruba Bilgi ve Ufuk Toker
“Seyirci karar verecektir”
Opera tarihinin en hararetli “intihal” tartışmalarından biri, iki büyük İtalyan besteci Giacomo Puccini ve Pagliacci‘nin yaratıcısı Ruggero Leoncavallo arasında yaşanıyor.
Dostlukları, ikisinin de Henri Murger’in Scènes de la vie de bohème romanını bestelemeye çalıştığını fark etmeleriyle yerini Milano basını üzerinden yürütülen bir medya savaşına bırakıyor.
Leoncavallo, eserin fikrinin kendisine ait olduğunu söyleyerek Puccini’yi “konuyu çalmakla” suçluyor; Il Secolo gazetesine zehir zemberek açıklamalar yapıyor.
Puccini’nin ise açık mektubunda bugün bile “sanatçı kibri”nin en zarif örneklerinden biri olarak gösterilen, Milano’nun akşam gazetesi Il Corriere della Sera sayfalarında şöyle yanıt veriyor:
“O müziğini bestelesin, ben de benimkini besteleyeceğim. Seyirci karar verecektir.”
“La Bohème iz bırakmayacak”
La Bohème’in 1896’daki prömiyeri, genç şef Arturo Toscanini yönetiminde yapılıyor. Seyirci eseri beğense de dönemin bazı eleştirmenleri mesafeli yaklaşıyor.
Eser hakkında La Stampa eleştirmeni Carlo Bersezio, şu yorumu yapıyor:
“La Bohème, dinleyicilerin zihninde derin bir iz bırakmadığı gibi, lirik tiyatro tarihimizde de pek bir iz bırakmayacaktır. Besteci bu hatasını bir an önce unutmalı.”
Günümüzde La Bohème, dünya genelinde en çok sahnelenen ilk 10 opera arasında.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği La Bohème‘den bir sahne
Mimì neredeyse para için aşkını terk edecekti
Bugün dünyanın dört bir yanında sahnelenmeye devam eden La Bohème‘de Mimì, yoksulluk ve aşk arasında sıkışmış, masum bir çiçekçi kız olarak resmedilir.
Ancak Puccini ve librettistleri Luigi Illica ile Giuseppe Giacosa, eserin dramatik akışını hızlandırmak için çok kritik bir bölümü operadan çıkardılar.
Eğer bu perde atılmasaydı, seyirci Mimì’nin bir partide Viskonte Paul adında zengin bir asilzade tarafından baştan çıkarıldığını, Rodolfo’nun sefaletinden kaçmak için viskontenin himayesine girdiğini görecekti.
Puccini’nin bu bölümü atması, Mimì’yi “para için aşkını terk eden kadın” damgasından kurtarıp, onu saf ve trajik bir aşkın simgesine dönüştürdü.

Dilruba Bilgi, Ufuk Toker, Burak Kul ve Ceren Aydın (solda sağa)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin prodüksiyonuyla yeniden sahnede
La Bohème, tüm bu tartışmaların, kesilen sahnelerin ve eleştirmenleri ikiye bölen ilk tepkilerin ardından bugün hâlâ dünya sahnelerinde yaşamaya devam ediyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin yeni prodüksiyonu da, Puccini’nin bohem Paris’e bıraktığı bu hüzünlü mirası yeniden canlandırarak hem klasik müzik takipçilerine hem de eseri ilk kez izleyeceklere güçlü bir yorum sunuyor.
Rejisör Yiğit Günsoy‘un sahneye koyduğu, 19. yüzyıl Paris’inin bohem yaşamını anlatan La Bohème, Puccini’nin melodileri ile Illica ve Giacosa’nın librettosunu bir araya getiren güçlü anlatımıyla La Bohème’in neden “unutulacak” denirken bir başyapıta dönüştüğünü bir kez daha hatırlatıyor.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı İbrahim Yazıcı’nın yönettiği temsilde Mimì rolünü Dilruba Bilgi, Rodolfo’yu Ufuk Toker, Marcello’yu Burak Kul, Musetta’yı Ceren Aydın canlandırıyor.
Eser, 13, 17 ve 20 Aralık 2025’te Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda yeniden perde açarak izleyicileri Puccini’nin hüzünlü bohem dünyasına davet etmeyi sürdürecek.


